
BRÜKSEL – Şükrü SAĞLAM Türkiye’nin Brüksel Başkonsolosluğu, 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü ve 2025 yılının Türkiye’de “Aile Yılı” ilan edilmesi dolayısıyla özel bir söyleşi programı düzenledi. “Ailenin Geleceğimizi Şekillendirmedeki Rolü” başlığıyla gerçekleştirilen etkinliğe Klinik Psikolog Rümeysa Deniz ve Klinik Psikolog Neslihan Akyol konuşmacı olarak katıldı.
Aile içi iletişim, ebeveyn-çocuk ilişkileri ve modern yaşamın aile yapısı üzerindeki etkilerinin ele alındığı söyleşi, geniş bir katılımla gerçekleşti. Türkiyenin Brüksel Büyükelçiliği Dursun Aksoy toplantı salonundaki programa; Yunus Emre Enstitüsü Brüksel Koordinatörü Abdullah Demir, Brüksel İletişim Müşaviri Şeyda Bilen, Eğitim Müşaviri Hümeyra Altuntaş Kıran, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşavir vekili Mehmet Ovalı’nın yanı sıra sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Başkonsolos Sevim: “Aile Kurumu Bizim En Güçlü Yanımız”
Etkinlikte açılış konuşmasını yapan Brüksel Başkonsolosu Onur Sevim, Uluslararası Aile Günü’nün toplumda farkındalık yaratma açısından önemli bir fırsat sunduğunu vurguladı. “Aile kurumu bizim en güçlü yanımızdır. Bu güçlü yönümüzü korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin ortak sorumluluğudur,” diyen Sevim, 2025’in Türkiye’de “Aile Yılı” ilan edildiğini hatırlattı.
Sevim ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülen çeşitli destek programlarına değindi. Yeni evlenecek çiftlere yönelik teşviklerden doğum yardımına, THY ve TCDD iş birliğiyle sağlanan ulaşım indirimlerine kadar birçok uygulamanın hayata geçirildiğini belirtti.
Akyol: “Her Gün Aile Günü Olmalı”
Konuşmasına “Her gün aile günü olmalı” vurgusuyla başlayan Klinik Psikolog Neslihan Akyol, aile kavramının bireyden bireye değişebileceğini söyledi. Katılımcılara “Aile denilince aklınıza gelen kelimeler neler?” sorusunu yönelten Akyol, Arapça kökenli “aile” kelimesi ile Fransızca’daki “famille” kelimesi üzerinden dil ve kültürün aile tanımı üzerindeki etkisine dikkat çekti.
Aileyi, “çocuğun kimliğini inşa ettiği ve kendini bulduğu yer” olarak tanımlayan Akyol, Kemal Sayar’ın Hatıraların Evi adlı kitabından örnekler vererek, aile anılarının bireyin ruhsal gelişimi üzerindeki etkisini vurguladı.
Dijital sınırlar konusuna da değinen Akyol, çocukların fotoğraflarını paylaşmadan önce onlardan izin alınmasının önemine dikkat çekerek, dijital dünyada sınır bilincinin gelişmesinin ebeveyn sorumluluğunda olduğunu ifade etti.
“Üçgenleşme” Uyarısı: Sorun Çocukta Değil, İletişimde
Aile içi iletişimde sık karşılaşılan “üçgenleşme” kavramına da değinen Akyol, özellikle anne-baba-çocuk üçgeninde yaşanan iletişim bozukluklarının uzun vadeli sorunlara yol açabileceğini belirtti. “Çocuk, ebeveynlerin çözemediği sorunların ortasında kalıyor ve bu onun ilişkilerini de etkiliyor,” diyen Akyol, gerektiğinde profesyonel destek alınmasının önemine vurgu yaptı.
Deniz: “Bazen Sadece Dinlenmek Yeterlidir”
Klinik Psikolog Rümeysa Deniz ise etkili aile içi iletişimin yalnızca sözlü değil, beden dili ve jestlerle de şekillendiğini ifade etti. “İstiklal Marşı’nın ilk kelimesi olan ‘Korkma’ bile iletişimde umut verici bir başlangıçtır,” diyen Deniz, aile bağlarının da bu tür güçlü başlangıçlarla kurulduğunu söyledi.
Her iletişimin anlaşılmayla sonuçlanmayabileceğini belirten Deniz, “Bazen sadece dinlenmek bile yeterlidir,” diyerek empati ve gözlem yeteneğinin aile içi ilişkilerdeki önemini vurguladı.
“İyi İletişimin Üç İpucu”
Aile içi iletişimin sağlıklı olup olmadığını anlamanın üç temel göstergesi olduğunu dile getiren Deniz, bunları şöyle sıraladı:
Akşam yemekleri: Aile bireylerinin bir araya gelip sohbet ve duygu paylaşımı yaptığı anlar.
Evden çıkış anları: Sabah vedalaşmalarının sıcak ya da gergin geçmesi, iletişimin kalitesini gösterir.
Eve dönüş anları: Gün sonunda bireylerin eve dönerken huzur mu yoksa stres mi yaşadığına dikkat edilmelidir.
Deniz, konuşmasının sonunda katılımcılara “Bugün kendinize şu soruyu sorun: Benim ailemde iletişim nasıl ilerliyor?” çağrısı yaptı.
“Her Çocuk Farklıdır” Vurgusu
Çocukların gelişiminde ergenlik döneminin önemine de dikkat çeken Deniz, 6 yaşındaki bir çocuk için anne-babanın birer kahraman olduğunu; ancak ergenlikte bu algının değiştiğini, çocukların kendi düşüncelerine güvenmeye başladığını ifade etti.
Her çocuğun ergenlik sürecinin farklı seyrettiğini belirten Deniz, “Beş parmağın beşi bir değil” atasözüne atıf yaparak, tek tip yaklaşımların yetersiz kalabileceğini dile getirdi. Ebeveynlerin, her çocuğa özel yaklaşım geliştirmeleri ve kendilerini sürekli güncellemeleri gerektiğini söyledi.
Söyleşi, katılımcıların yoğun ilgisi ve interaktif katılımıyla sona erdi. Aile kavramı ve iletişim üzerine yapılan bu anlamlı buluşma, Brüksel’de yaşayan Türk toplumuna hem bilgi hem de farkındalık kazandırdı.

Yorum Yazın