Bir tatil sezonu daha geride kalıyor. Yurtdışında yaşayan gurbetçilerimizin büyük çoğunluğu izinlerini memleketlerinde geçirip çalıştıkları ülkelere döndüler. Bir kısmı ise hâlâ Ağustos’un son günlerinde sıla hasretini yaşıyor. Onlar tatillerinde hem aileleriyle hasret giderdiler hem de ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağladılar. Döviz girdisiyle, alışverişleriyle, yatırımlarıyla sessiz sedasız yaz aylarını geride bıraktılar.
Ancak ne yazık ki aynı dönemde sosyal medyada yeni bir rüzgâr esmeye başladı. Daha düne kadar sığınmacılar üzerinden körüklenen öfke, şimdi yönünü gurbetçilere çevirmiş durumda. Birileri, sokak röportajları adı altında kurgularla, masa başında planlanan algı operasyonlarıyla toplumun sinir uçlarına dokunuyor. “Onların bu ülkede söz hakkı yok” denilerek yeni bir düşmanlık kapısı aralanıyor.
Gurbetçiler, Yurtdışında Türkiye'nin gücüdür
Oysa gurbetçiler, bu ülkenin en kıymetli yapı taşlarından biridir. Yıllardır memleketine döviz gönderen, çalıştığı ülkede alın teri dökerken aklı hep vatanında kalan, gurbette dahi ülkesine laf söyletmeyen insanlarımız… Almanya’da, Fransa’da, Belçika'da, Hollanda’da, Avusturya’da ve daha nice ülkede Türk kimliğini, kültürünü, değerlerini yaşatan milyonlarca vatandaşımız…
En az 60 yıldır Türkiye’nin kalkınmasına destek olan bu insanlara, şimdi “sen konuşma” demek büyük bir haksızlık değil midir? Sadece ekonomiye katkılarıyla değil, dışarıda yürüttükleri gönüllü elçilikle de Türkiye’nin yumuşak gücünü temsil eden gurbetçiler, ülkemizin gurur kaynaklarındandır.
Oyun Büyük, Ama Çözüm Bizde
Elbette burada sorumluluk biraz da gurbetçilerimize düşüyor. Her uzatılan mikrofona konuşmak zorunda değiller. Hele ki tartışmayı körükleyen, provokatif sorulara hiç girmemeliler. Çünkü onların asli görevi sosyal medyanın kurgularına malzeme olmak değil; tatillerini akrabalarıyla, komşularıyla, dostlarıyla hasret gidererek geçirmek olmalı.
Bugün açıkça görülüyor ki “her şey bitti, sıra gurbetçilere geldi.” Ama bu oyuna gelmeyeceğiz. Çünkü gurbetçiler bu ülkenin düşmanı değil, en sadık evlatlarıdır. Onlara sahip çıkmak, aslında kendimize sahip çıkmaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum