Haziran ayının o tanıdık sıcaklığıyla birlikte, içimizde hafif bir kıpırtı başlar. Tatil hayalleri yavaş yavaş su yüzüne çıkar. Çocukluğumuzdan kalma o heyecanlı duygular yeniden canlanır. Uzayan günler, ayaklarımızın çıplak toprakla, sıcak kumla buluşması…Ve belki de en önemlisi, biraz olsun durma ihtiyacı.
Modern yaşam bizi sürekli bir koşturmanın içine alıyor. Sabah alarmıyla başlayan günler, yapılacak işler, sorumluluklar, bitmek bilmeyen listeler. Tüm yıl boyunca zihnimiz bir maraton koşuyor. Ve biz çoğu zaman bunun farkına bile varmadan, "yorulmuş bir zihinle” yaşamaya devam ediyoruz.
Belki de en çok unuttuğumuz şey: durmak. Oysa iyi hissetmenin en temel ihtiyaçlarından biri, zaman zaman yavaşlayabilmek. Tatil bize bu yavaşlamayı hatırlatır. Sabah alarmı olmadan uyanmak, plansızca geçen saatlerin içinde kaybolmak, hiçbir yere yetişme telaşı olmadan bir ağacın gölgesinde oturmak…Bütün bunlar aslında iç dünyamıza “sen önemlisin” demenin yollarıdır.
Doğayla temas etmek
Çoğumuz yılın büyük kısmını ekranların ve dört duvarın arasında geçiriyoruz. Oysa doğanın iyileştirici gücü gerçek. Araştırmalar, doğada geçirilen zamanın stres hormonlarını azalttığını, kaygıyı hafiflettiğini ve odaklanma becerimizi artırdığını gösteriyor. Bu yaz, doğaya yakın olabileceğiniz alanları keşfedin. Bir ağaçla gölgelenin, toprağa çıplak ayak basın, suyun sesini dinleyin. Bunlar küçük gibi görünen ama ruhumuzda büyük etkiler yaratan deneyimlerdir.
Kendinle kaldığın anlar
Tatilde birçok kişiyle zaman geçiriyoruz belki ama bu dönemde kendinle yalnız kalmak da çok kıymetli. Kendine kulak vermek, gerçekten neye ihtiyacın olduğunu sormak. Belki yıllardır ertelenen bir duyguyu dinlemek, belki artık sana iyi gelmeyen bir düşünce kalıbını fark etmek. Bunların hepsi iyileşmenin başlangıç adımları.
“Hiçbir Şey Yapmamak” da Yapılacak Bir Şeydir
Bu cümleye biraz alışmak gerekiyor : Hiçbir şey yapmamak da bazen en verimli eylemdir. Tatilde sürekli bir “değerli zaman” baskısı yaşamak, her anı değerlendirmeye çalışmak bizi yine bir performans kaygısına sokabilir. Oysa boş zaman, zihnin kendini toparladığı, yaratıcılığın yeniden filizlendiği, içgörünün doğduğu alandır. Kendinize “sadece var olma” hakkını verin.
Tatil bittiğinde, onun getirdiği o hafifliği tamamen geride bırakmak zorunda değiliz. Belki her gün on dakika daha yavaş yaşamak, belki sabah kahvemizi içerken telefona bakmadan gökyüzünü izlemek…Tatilden öğrendiklerimizi küçük küçük günlük yaşama taşımak, psikolojik sürdürülebilirliğimizi güçlendirir.
Bu yaz, kendinize şu soruyu sorun: “Gerçekten neye ihtiyacım var?” Belki sadece biraz sessizlik, belki doğayla bir buluşma, belki bir dostla uzun bir sohbet... Cevabınız ne olursa olsun, ona kulak verin.
Çünkü biz insanlar, sadece çalışarak değil; durarak, dinlenerek, hissederek de büyürüz.
Esra Yanık
Klinik Psikolog
Kendine İyi Gelmenin En Güzel Hali: Yaz Tatili

Yorum Yazın
Facebook Yorum