Dünya umutsuzca açgözlülük, materyalizm ve sadece birbirini duyan ve hiçbir şey hissetmeyen paralel dünyalara batmış gibi görünürken, bunun tersi de doğrudur. Kendimizle başlayan diyaloğun ardından kalpten süzülen sözlerle tekrar diyaloğa girmek ve o sözlerin sanata dönüşmüş haliyle toplumla yeniden diyaloğ halinde olmak. Tıpkı bizlerin de her birimizin birbirini etkilediği gibi. Yaşadıklarımız eserlerimiz olmaya başladı bir noktadan sonra. Sanat eserlerimizle insanlara seslenmeye başladık. Dil bilmeden iletişim zor ama dil bilgisi bile yetersiz kalıyor bazen. Nasıl aynı dili konuşan insanlar farklı yerlerde yetiştiğinde birbirini anlayamadığı gibi, bir de farklı kültür ve yere farklı bir dil ekle...
İşin içinden çıkılmaz oluyor. Hele de kendini ve toplumu anlamaya çalışıyorsan sanatçı olarak, daha da çok kafa karışıklığı olabiliyor insanda. Böyle düşünüyorum, çünkü madalyanın iki yüzü var bildiğimiz gibi ve işin gerçeği bizler de topluma ayna tutarken illa hoş olmayan örnekler de gün yüzüne çıkıyor. Gözümüzü onlara yumamadığımız zaman sanat doğuyor bir nevi. Sanatın diliyle konuşulur tartışılır hale getirmeyi insan kendine görev ediniyor bir saatten sonra. Zorlu bir süreçten geçiyor insan sanatıyla sorunlara değindiği zaman. Karşı fikirli insanlar çıkıyor yoluna. Hem fikirliler de var tabii ki. Bir de kendi artısı için kullanmak ve yönlendirmek isteyenler oluyor. İnişli, çıkışlı ve tikenli patika bir yol gibi diyebilirim. Yinede insan bir bulaşınca çıkamıyor içinden. Iyisiyle kötüsüyle devam ediyor. Bir amaç belirliyor kendine ve o amacın izinde gidiyor. Sadece güzellikten ibaret kalamıyor sanat durum böyle olunca.
Benim amacım Türk kültüründen insanların Avrupada karşılaştığı sorunları sanatımla vurgulamak ama sanat kendini sınırlandırmıyor ve sınırları aşıyor ister istemez. Sadece Avrupada yaşayan insanların sesi olmaktan çıkıp dünyaya uzanabiliyor. Sanatın gücü dediğimiz sırf bu olsa gerek.
İnsanlar başka bir ülkede yaşadığında hayatlarına sorunsuz devam edebilecekleri bir durum söz konusu olmuyor maalesef. Çoğu kültürel sorunlar sık sık önlerine geliyor, ancak ikinci vatan larında yine kültür çatışmaları yaşıyorlar. Kendilerini orada kabul ettirmek çok zor. Görünmez olmaları gerekiyor. Sesleri çıkmazsa iyi. Söz hakkın olmadığında maalesef hakkını savunmak imkansız oluyor bildiğimiz gibi. Bu nedenle, bu sorunların çoğunu yazarak ve çizerek konuşulur yapmak istiyoruz. Ses olmak istiyoruz görünmez ve duyulmayan gençlerimize. Kendi geçmişimizde bunu birebir yaşadık, hem görünmez olduk hem de duyulmadık. Genellikle profesyonel alanda yine sorunlarla karşılaştık, gün yüzüne çıkmayan hikayelerimiz oldu hepimizin. İşe alınmamaktan tut, kiraya verilmeyen evlere kadar hikayelerimiz var bizim yabancı olarak. Kendimize yarattığımız dünyamız var başka dünyaların içinde.
Ayrıca üzerimize yapıştırılan etiketler gibi ekstra sorunlarımız var bizim. Bazen üzerinde çok durulmuş, bazen de yok sayılmıştır. Kendi kültürüne zaman zaman karşı gelenler olmuştur ve aynı zamanda bazen uğruna savaştığı ama kabul görmediği yeni bir kültüre karşı da rekabet olmak zorunda kalan genç nesil profili de oluşmuştur. Avrupada yaşayan ebeveynlerin en sık karşılaştıkları sorunlardan birisi bu profildeki gençler. Ergen çocuklarıyla ve bilhassa kızlarıyla başları derte çoğunluğun sanki. Çocukları yaşadıkları ülkenin kültürü içinde büyüyor ve o kültürden de bir şeyler benimsiyor. Ama aile hep bir korku içinde ve karşı geliyor. Bir kısır döngü içindeyiz burda kendi yarattığımız dünyamızda. Türkiyede yetişen gençler zamanına uygun gelişimi yaşarken avrupada yetişen gençler daha sınırlı yaşıyor bu gelişimi. Bir kutuya veya role itilmek sanki kaderidir maalesef iki kültür arasında büyüyenlerin. Gençler kadar kadınlarda bu konudan muzdarip. Hep üzerlerinde baskıyı hissediyorlar. Birinin uzatması olarak görülmekten yoruldular. Türkiye de yaşamasalar da orada olan değişimi görüyorlar. Hepsi artı olmasa Ana Vatandan gelen haberlerin ve konuların, bazı konularda burda daha geride olduklarının farkındalar artık. Aynı zamanda internet yoluyla olsun Türkiyede olup bitenleri de görüyorlar ve doğru olmayan veya doğru bulmadıkları konularda seslerini çıkarıyorlar artık.
Mesela Türkiyede son zamanlar yaşanan kadın cinayetleri en çok konuşulan konulardan biri diyebilirim. Türk kadınları olarak illa insan bir bağ kurabiliyor dünyanın neresinden olursa olsun. Sanatla uğraşıp bu konulara girmemek de olmuyor haliyle.
Bir deney yapmak istedim ben de yapacağımız tiyatral bir oyun için. Kadınların kendi fotoğraflarını göndermelerini istediğim bir çağrı yayınladım Facebook üzerinde. Çağrıda sadece kadın konulu bir oyun için fotoğraflarınızı yollayabilirsiniz yazdım. Aynı gün, bir kaç saat içinde istediğim 50 kadın fotoğrafına ulaştım. Belçikada bir çok kadının bu sorunları birebir yaşaması veya hissetmesi manidar. Artık dile gelsin istiyorlar hepsi.
İlerde yapacağımız oyunda aynı veya benzer sorunlarla karşılaşan kadınların hikayelerini anlatırken, çevremizdeki kadınların fotoğrafların kullanacağız. Oyunun bir kısmı toplumun baskısı üzerinedir. Bazen o kadar büyük farklılıklar olmadığını göstermek istiyoruz aynı zamanda. Bir çok baskı aslında boşuna ama farkında değiller insanlar. Belçikalı bir kadını konuşturduğunuzda aynı şeyler çıkıyor ortaya. Fransız bir kadın da olabilir örneğin. Genç nesil de kaybolmasın istiyorsak bir şeylerin doğru yöne değişmesi gerekiyor. Sanatın dili böyle durumlarda anlaşılır dil olabiliyor yerine göre.
Baskıcı yetiştirmek sadece sorunların üzerini örtmek gibi bir şey. Bilinçli yetiştirmek daha doğru bir seçim aslında.
Nerkiz Sahin
Yorum Yazın
Facebook Yorum