Aynada
Siz bilir misiniz kadın olmanın nasıl bir şey olduğunu...
Güncel sorunlar hep mi aynı olur? Hep mi suçlanan kişiler aynı taraflar olur? Mağduriyet yaşarken bile suçlu kıvamında mı yargılanılır hep? İlginç olan hiç mi hiç ders çıkarılmaz geçmişte yaşananlardan.
Bir gün "Yaşanmış sonsuz hikayeler" kitabımı yazdıktan hemen sonra tanıştığım birisi yaşadığı bazı olayları anlatmıştı. Cesaretini toplayıp, samimiyetime güvenip ve kendisinin gizli kalabileceği bir şekilde hikayesini kaleme almamı istemişti. Tekrar kısa hikayeler yazacağım olursa bunu mutlaka yazacağımı söylemiştim. Bir türlü tekrar kısa hikayeler içeren kitaba zaman ayıramadım. Ama burada o kadından ve anlattıklarının bir kısmından bahsetmek istiyorum aslında. Çünkü gündem sırf bu tür vakalarda dolu. Bazısı biraz daha hafif yada ne yazık ki çok daha ağır. İsmi ve yaşı hiç önemli değil kadının, ve ona verdiğim sözden dolayı zaten buraya yazmayacağım. Benzer hikayeler okadar çok ki. İnsan herhangi bir isim veya yaş yazsa bile olaylar hep birbirine benzer. Yaşanmış başka bir olaya değinme olasılığı hep var. Ayşe olur Fatma olur Dudu olur ya da Yasemin olur, Yurda olur Nur olur fark etmiyor isim. Yirmili yaşlardan olur elli ya da kırk olur. Yine bir şey değişmez. Figüranlar başka ama hikaye hep aynı diyesim geliyor neredeyse.
Bu kadın, günlerin birinde güvendiği birine kapısını açar. Kişinin zamanında yaptığı bir iyilik ve yardımın hatrına çay ikram eder kendisini evine bıraktığında. Karşısında bulunan kişi bu daveti kendi kafasında daha farklı görür ve şahış sarılmaya kalkar. Kadın tepki verince beni niye çay'a çağırdın der. Biri çay der, diğeri ise kendi anlamak istediğini çıkarır o sözlerin içinden. Bu kadın yaşadığı olayı anlattığında kendisinin aslında çok şanslı olduğunu ifade etti. Başka kadınların dur dediğinde, yerine göre duracak birisinin olmadığını bilmekteydi.
Yaşadığı olay o gün için büyümeden bitmişti. Ama aradan bir kaç ay geçtiğinde tekrar aynı şahışla bir ortamda denk geldiğinde iyice içip sarhoş olan adam kadının yolunu kesip bir sürü insanın arasında kadına söylemediğini bırakmamıştı. Beni istemiyordun da neden yüzüme güldün'den tut beni neden evine aldın istemiyordun'da diyerek rencide etmiş. Sarhoşlukla kendi gücünün farkında olmadan tuttuğu kolu morarttığı gibi bir de ortamda diğer insanların yanında kadını küçük düşürmeyi de başarmış. Kullandığı ifadelerin birisi de kadının acımasız oluşuymuş. Efendim o istemişte, kadın nasıl acımasızca geri çevirmiş. Taş kalpli diye diye suçlamış karşısında bulunan kadını.
Onunla oynadığını, kalbini ve onurunu kırdığını söylemiş.
Sonra da bir kaç gün arayla ayık kafayla tekrar arayıp özür dilemiş. Özrünü dilerken bile benim neyim eksik de beni istemiyorsun diye bir ifade kullanmış. Kadının dünyasını bir defa daha başına yıktığından bir haber tabi kendisi. O isteyince kadın kim ki istemeyecek. Hep bu noktadan çıkış yapıp kendini haklı gördüğünden, yerine göre hayır demiş olsa bile kadın dinlemeyenler olabiliyor maalesef. Kendisini haklı görmekten çıkıp biraz karşı tarafın her gülüşünün, konuşmasının ardından teklif yatmadığını anlamaya çalışsa, kahve veya çay teklifini başka şeylere yormasa aslında daha kolay olacak. Ama toplumun beynine yanlış yerleşmiş bir takım bilgiler var. O bilgilerden kendini arındırmadan kişi zaten bunu yapması zor
Belki de kadınlar da daha açık konuşmayı öğrenmeli.
Her bakıştan onlar da bir anlam çıkarıp bazılarını boş boş suçlamaktan vaz geçmeliler. Gerekli yerlerde ise daha hızlı alarma geçmeyi de bilmeliler. Haklarına vaktinde sahip çıkmalılar diyebiliriz. Bunu yaparken herkesi aynı kefeye koymadan yapmalılar tabi.
Nasıl her kadın aynı değilse. Her erkek de aynı değil. Hepiniz aynısınız değil mi dedikçe karşı tarafın kılıfını aslında zorla biçiyor insanlar. Daha çok konuşarak anlaşmaya çalışılsa belki de daha az sorun yaşanır. Belki diyorum çünkü çözüm olup olmadığını kesin olarak bilmiyorum. Sadece denemekte yarar var diye düşünüyorum.
Bizim kültürümüzde her şeyi saklamayı, gizlemeyi, konuşulmaz yapmayı artık geride bıraksak.
Belki de olaylar çığırından çıkmadan çözülür diye düşünüyorum. Kadınların ve erkeklerin her davranışına oturmuş anlam yüklemeyi bırakıp kişiye özel yaptıklarını anlamaya çalışsak. İnsanları kamplara ayırmadan bunları yapsak. Hatta insanlar ne yapmış, neden yapmış, kiminle yapmış, nerede, nezaman gibi şeylerden uzak durulsa daha iyi olacak. Yanlış yüklenen anlamlar yüzünden bir çok hayat yeterince karardı ve karartıldı şimdiye kadar.
Cinsiyet üzerinde oynanan oyunlara son gelsin artık.
Bu her iki taraflı oynanan oyunlar evet, artık hepimiz biliyoruz. Mağduru oynayan kadınlar da var yine evet. Ama bu demek değildir ki her kadın öyle. Tıpkı her erkeğin filmlerde kadının gazozuna uyku ilacı atan tipler olmadığı gibi. Ama ortada bir de göz ardı edilmeyecek kadar büyük bir gerçek var. Yaşanan olaylarda tekrar kadınların suçlu gösterilmesi ve yeri ev veya mutfak, dışarı çıkmasaydı bunlar yaşanmazdı deyip yine kadının hakları gasp ediliyor bir çok yaşanan olumsuz olaydan sonra. Genelde duyulan olayların yüzde doksan'ından sonra böyle bir eylemle karşı karşıya kalıyoruz. Suçu sabitlenmiş ve tespit edilen erkeklerin savunması kadının olayı açığa atması ile kadının tekrar suçlu pozisyonuna düşürülmesi olmamalı artık. Kadınları olayları açığa çıkarmasınlar diye sindirdikçe bu tür vakalar tükenmeyecek. Zaten fazlasıyla vaka var gizli kalan, doğruya doğru bunu hepimiz az buçuk biliyoruz.
Sadece böyle olduğuna dair onaylamaya hiç birimizin dili varmıyor...
Hazır çözüm hiç birimizde yok biliyorum, ama dile getirmek de çözümün bir adımı olabilir unutmamalıyız. Kimimiz yazarak, kimimiz çizerek kimimiz de söyleyerek bu sorunların azalmasına el uzatacağız. Kendi başımıza gelmedi veya gelmez diye düşünmemeliyiz.
Gelmemesi için zemin hazırlamalıyız.
Aynada
Siz bilir misiniz kadın olmanın nasıl bir şey olduğunu
Ben bilirim
Her gün aynada onu görürüm
Çok net değil
Buharlar arasında kayboluyor
Kendi olamadığı için kaybolmaya yüz tutmuş
Başkalarının görüşlerine beklentilerine uyma çabasında kaybolmuş
Seviyordum onu ilk başlarda
Bilmezken
Kadın olmanın ne kadar zor olduğunu
Şimdi de seviyorum aslında
Ama daha çok korkuyorum
Endişeliyim onun için
Bilmediklerimi öğrendikçe korkuyorum
Öğrendikçe
Korku
Hayatı kıldan ince
Her an hüküm yiyebilir
Her an ölebilir
Kan’a dönüşebilir
Bir an kırmızı her yer
Aşkın da rengiydi
Kırmızı
Yolu tikenli
Ulaşmak zor
Özgürlüğün yolu ağır
Kan’a boyanır
Sürekli
Sonunda renk terk eder ve solar
Kaybolur
Aynası ve kendisi kaybolur
Ya kanayacaktı
Ya kaybolacaktı
Orta yolu yoktu
Biliyormusun
Kendisi olmak yasaktı
Şen olmak yasaktı
Aslında doğuştan kaybetmişti
Kanadı ozamandan kırılmıştı
Uçması yasaktı
Acılı gül
Yapraklarını kaybetmeye mahkum
Hep koşarak
Kendisine yasak olan rüyaların peşinde
Hep geç kaldı
Vakitsiz
İstedikleri gizli
Kendisi aynada
Görüntüsü yok
Uzun bir hikayeydi
Çok uzun bir hikaye
Eşitlik
Ve eşitsizlik hakkında.
Nerkiz
Yorum Yazın
Facebook Yorum