Bir kaç hafta önce 2025 yılına girdik ve şöyle bir dönüp bakmadan edemiyor insan geçmişe. Geride kalan yıllara, kendi çocukluğuna, gençliğine, hatta dün bile çok uzak geliyor. O gün olan fikirlerine ve düşüncelerine bakınca kendine bile yabancı olduğunu görüyor yer yer. Önümüzdeki yılların içinde yine bir çok düşünce ve fikir ayrışı olabilir kendimizle. Aykırı davranışlarımız veya tanıdık ama kendimizde alışık olmadığımız hallerimiz olacaktır. Tıpkı geriye baktığımızda bazen hayret içinde olduğumuz gibi, izlemeye devam edip ve her şeyin akıp gittiğine, hiç bir şeyi tutamadığımıza bakacağız. Belki de herkes aynı şekilde bakmıyordur, onu da düşünürsün. Düşüncelerinde bile yalnızlaşırsın bir an. Sene sonları ne kadar heyecan verici olsa da, sene başları hep bir garip duygu sarır.
Çocukluğumuz aklımıza gelince hep bir an önce büyümek istediğimizi hatırlarız. Büyüyünce dünyayı kucaklamak başlar çoğunlukla. Daha sonra, ağır gelir tüm yükler. İndirirsin azar azar. Büyümeyi bırakıp, kabuğuna çekilmek istersin. Her bir yorgunluk azalmaya, azaltmaya götürür. Ayakkabılardan başlarsın belki, ya da tası tarağı satıp savurursun artık. Dolaplar boşalır tıpkı odalar gibi. Ev de büyük gelir. Bir zamanlar küçük gelen ayakkabıların yerini büyük ayakkabıların aldığı gibi evlerde yerini bir büyüğüne bırakırken, bir bakmışsın, ev fazla büyük gelir. Sesler kaybolmuş, gülüşleri duvarlar yutmuş. Sandalyeler fazla, çok fazla gelir masanın etrafında olan boşluklar. Masa da çok mu büyük ne derken, her boşluk fazla gelir. Büyüdükçe küçülmeyi öğrenirsin bir şekilde.
Koşar adımlarla hayata atılırken gençlikte, yavaşlarsın yaş aldıkça. Daha duraklayarak yürürsün. Çünkü bilirsin, çok hızlı geçiyor ömür. Koşmaya gerek yok, anlarsın. Zamanı yakalamak istesende nafile. Tıpkı büyüttüğün her şeyi küçülttüğün gibi bir saatten sonra, koşarak yaptığın her şeyi yavaş yavaş yapmayı öğrenirsin. Öğrenmenin yaşı yok, her geçen gün hayat okulundan nasibimizi alıyoruz o kesin. Yanılıp yenilerek devam ediyoruz bizden öncekilerinin geçtiği yollardan. Suyu bile yudum yudum içiyorsun, kana kana içmeler de gençlikte kaldı sanki. Kimbilir, belki de boğazındaki düğümlerdir sebebi...
Nerkiz Şahin
Büyümek

Yorum Yazın
Facebook Yorum