Hepimiz biliriz aslında nelere ihtiyaç duyduğumuzu. Nelerin bizi mutlu ettiğini ve nelerden mutsuz olduğumuzu. Kendimizi biraz zorlayınca karşımızdaki kişiyi de anlamak mümkün. Biraz ilgi, biraz saygı, biraz sevgi derken zaten bir denge oluşuyor. Her şey bu denge oyunuyla yapılanmaya veya yıkılmaya endeksli.
Birbirine ilgi veren insanlar ve vermeyenler arasındaki fark açık ortada. İlgi görüldüğünde insanda oluşan duygular da öyle. İlgisiz kalan ve ilgi gören kişiler aynı görünmüyor. Hayatımızın her alanına iz bırakıyor ilgi veya ilgisizlik.
İlginin aşırısı şımarmak diyenler de olacak haliyle. Ama o aslında şımarmak değil, alışmak ve kıymetini yitirmek. Denge oyunu dediğimiz burda, her alanda olduğu gibi devreye girmezse ilgiye alışan kişi artık kıymetini unutacaktır.
Zaman ayırmak ilgi vermenin bir türüdür mesela. Ayrılan zaman kıymetlidir. Zaman uzayınca kıymetini yitirebilir. Verilen zamanda bile uyum olmalı ki değersizleşmesin. Kişi kendine de zaman ayırmalı mesela, çok önemli ve unutulan bir kısım genelde. Hep başkalarına verdiği zamandan kendine vakti kalmazsa kendisi değersizleşir bir saatten sonra.
Denge kurmak deyince en zoru budur işte. Ne eksik ne fazla tam dengeli bir dengeyi bulmak bir yetenek işidir. Ama bu yeteneği öğrenebiliriz isteyince.
Denge kuruyorum diyerek bir tarafı yaparken diğer tarafı kırmak bir çoğunun yaptığı hatadır. Denge her tarafa aynı uyumlu ortam sağlamaktır. Bir nevi cambazlık gibi bir şey. Dengeyi kurdum zannedip dengesizleşirsen en ufak sarsıntıda düşersin ve acıttığın kişi kendin olursun dengeyi kaybettiğinde.
Dengesizleşip düştüğünde bir de itibarın sarsılacak bunu da bilmek gerek aslında. Kendine güvenin azalacak birincisi ve karşıdan izleyenin de düşüşü görmesiyle onun da güveni sarsılacak. Zaten tekrar kalkıp ve o ipte yürümek ancak usta cambazlarda olur. Denge oyunu da bir cambazlık gerektiriyor işte bak.
Hafife almamak gerektiğini düşünüyorum. Ben dengeyi sağlarım deyip sonrada param parça düşenleri çok gördük. Denge bir tarafa doğru kaydıkça boşa çekilen kayığın küreği gibi sadece kendinden güç gidiyor. Bedeninde ağrıları ve zorlukları hissediyorsun, çabaların arttıkça artıyor fakat artık suyun gücü karşı konulmaz hale gelince batmaya mahkum kayık.
O yüzden önceden doğru yöne yönelip küreği zorlamadan kırmadan kayığını suyun üstünde tutacaksın. Şelale den akan sular güzel de olsa öldürücü de olabilir kayığını kaptırdığında. Nehiri geçmeden nerden nereye akıyor bakmalı. Hangi hızla akıyor hesaplamalı. Kendi gücüne bakmalı ve hedefini de gözünden kaçırmamalı. Yine geliyoruz konumuz olan dengeye. Hepsinin arasında denge kurduktan sonra yola çıkmalı. En az hasarla geçmek istiyorsan tabi karşıya.
İnsan ilişkileri de tıpkı bu örnekler gibi. Sevgiyi, saygıyı, ayrılan zamanı, hatta tartışmaları bile dengeli tutamazsak hep kaybetmeye mahkum olduğumuzu unutmamalı. Dengeli bir yaşam hem kendimiz için sağlıklı hem de çevremiz için. Hayatımızın her alanında dengeyi bulmak zorundayız. Yediğimizde, gezdiğimizde, konuştuğumuzda, hatta yazdığımızda bile bir denge oluşturmalıyız. Şiir dediğimizde de kural aynıdır. Kelimelerin yeri, anlamı, verilen mesajın bir uyumu, bir dengesi olmazsa o da kaybolur.
Harfleri dengelemeye çalışarak kelimeler oluşturduğum ve kelimeleri dizginleyerek cümleler kurduğum kısa bir şiir ile devam etmek istiyorum.
İyi okumalar
Bir avuç
Bir avuç harf al alfabe den
Tohum gibi savur okurların üzerine
Filizlenerek kelimeye dönüşsünler
Okuyanlara oksijen olsunlar
Bir tutam harf topla çıkan mahsulden
Gökyüzüne hepsini boncuk gibi diz
Gözleri okşayıp ruhu beslesinler
Toplayanlara mutluluk versin
Tekrar kelimelerden harfleri çıkar
Yeni şiirler yarat her birinden
Veya her biri yeni masallar anlatsın
Sonsuz bir şarkı gibi kalplerde söylensin
Nerkiz
Yorum Yazın
Facebook Yorum