Enkazın altında ezilen sevgiyi canlı tutamazsın.
Yıllarca kadın böyle olmalı, kadının yeri burası, o erkektir deyip bir sürü erkeği yanlış büyüttükleri gerçeği açık ortada. Hala da bir çok ailede böyle çocuk yetişiyor. Böyle erkek çocuğu yetiştiriliyor de diyebiliriz.
Onlar, yani bir çok erkek çocuğu kendilerini bir nevi padişah sanıyorlar. Halbuki bir erkek sadece kadını onu sevdiğinde padişah olabiliyor. Kadınının padişahı olmak güzel evet. Oraya kadar da sorun yok zaten. Padişah olsunlar. Ama kadın da o adamın sultanı olmayı bekliyor elbette. İşte burada başlıyor sorunlar. Kimse kadınına sultanmış gibi davran diye yetiştirmiyor oğlunu. Tek taraflı hizmet bekleniyor hep her nedense.
Kadınlara karşı erkeklerin kendini daha yüksekte görmesi artık değişmeli. Eğer evlilikleri onlar için kıymetliyse bakış açıyı değiştirmeliler. Kadın ve erkek aynı değil evet. Ayrı beden ve ayrı güç her ikisi de. Ama biri diğerinden aşağı hiç de değil. Her ikisinin de birbirine ihtiyacı var.
Erkek dediğin kadınsız kime erkek olduğunu ispat edecek?
Ama itiraf etmeli ki, konu kadın ve erkek olduğu zaman, iki taraf birbiriyle bu konuları konuşmaya çalıştığında, her iki tarafın harareti yükseliyor ve birbirini incitmekten başka bir şey yapılmıyor maalesef.
Kadının tarafına bir pencere açmak istedim bende bu yazımda. Belki yazdıklarımdan sonra kadın ve erkekler birbirini daha iyi anlarlar ve boşanmalarda olan artış azalır.
Bir kadın bir erkekle sadece karın tokluğu için mi beraberlik yaşıyor sizce?
En ufak sorunda hovardalıktan bahseden erkekler var. Başka erkeklerin kadınlarını aldatıp ve eşlerin buna tepkisiz kaldığını sananlar var. Öyle onlar gibi olmalıyım, bak kıymetim ozaman nasıl artar falan gibi de düşünenler var. Bir de kadın kadının düşmanı derler ve kadınları birbirine karşı kışkırtırlar. Yok efendim bu öyle değil. Evet kadınlar arasında bir nevi sosyal kontrol var. Olsun da..
Keşke erkekler de yaptıklarıyla gururlanmanın yerine birbirini kontrol etse ve yanlışlarını birbirlerinin yüzlerine vursa. Belki bazı sorunlar daha az yaşanır.
Kadının evlenmeden önceki hayatına bakalım önce. Eğer ki ailesi baskı uygulamıyorsa, ayrıca her kadın, her kız o şekil büyütülmeli fikrimce.
İstediği saatte yatıp istediği saatte kalkıyor. İstediği zaman yiyip içip istediği saatte dışarı çıkıyor. Kimse hesap sormuyor, kimse aşağılamıyor, kimse kızmıyor, beğendiğini giyiniyor. İstediği gibi süsleniyor. Kimseye hizmet etmeden dünya önünde serili bir şekilde yaşıyor. Tıpkı bir erkek evladın yaşadığı gibi.
Bir gün ise birine aşık oluyor, onu seviyor ve sırf bu üstteki sıralı olan özgürlüğü kenara bırakıp sevdiği adamın eşi olmayı seçiyor.
Baskılı büyüyenler için zaten baskıdan kurtulmanın yolu evlenmek. O zaten başlı başına ayrı bir konu. Seven kadına geri dönelim biz, seven kadın tüm özgür dediğimiz hayatını sevdiği adam için bırakıp onunla bir yolculuğa çıkıyor.
Gün geliyor sırf sevdiği için her şeyi geride bırakan kadına, günün birinde adam, eskiden normal olan şeyleri sanki bir ayrıcalıkmış gibi, yani kadına kendisi tarafından verilen bir lütufmuş gibi sunmaya başlıyor.
Düşünse, halbuki bu kadının zaten karnı doyuyordu geçmişte. Kimse de beklenti içinde değildi. Ütü bekleyen yok, yemek bekleyen yok, içeri bugün toplanmamış diyen yok. Kısacası hizmet bekleyen yok.
Ev halkı olarak üzerine düşen vazife harici kimse bir şey beklemeden bu güne gelmişti. Şimdi ise bir sürü beklenti var ve yanı sıra eğer kadın çalışmıyorsa, senin gelirin yok bunları ben sana sunuyorum, ben istediğim gibi olurum, istediğimi yaparım sen boyun eğmelisin mantığını ortaya atanlar bile var. Kaç defa sahit olduk bu gibi sözlere.
Düşünse adamın gönlünü gören evini paklayan, çocuğuna bakan kadın, bunları yapmayıp sadece çalışsa zaten bu kadının karnı da doyar, altına araba da alır yine eski hayatındaki gibi özgürce yaşar ve kimsenin kahrını çekmez kendi kahrından başka. Bu kadın sırf sevdiği için o ortamda bulunuyor ve sırf sevdiği için katlanıyor.
Hatta az önce yazdığım gibi, geçmişte kadın çalışmadan bile bunlara sahipti düşünüldüğünde. Sırf sevdiği için her şeyi geride bırakıp bu hayata atıldı. Sırf o adamı sevdiği için o adamın evini kendi evi görüp sahipleniyor. O adamı sevdiği için o adamın çocuğunu doğuruyor. Sırf o adamı sevdiği için o adam için giyinip kuşanıp o adamdan ilgi bekliyor.
Ama ne yazık ki olaya bu taraftan bakmaya unutuyor bir çok erkek ve 100 sene önceki bilinçsiz kadını sanıyor karşında.
Yok artık öyle bir dünya...
Kadınlar onlara karın tokluğuna ev açan adamın başını, sırf o adamı sevdikleri için bekliyorlar evet. Ama unutma ki sevgi bitince kendi karınlarını doyurmayı bildikleri için çekip gidebiliyorlar kadınlar. Artık ayaklarının üzerinde durabilen bir nesil var. Çevre baskısıyla sevgisiz yuvayı bekleyen kadın sayısı her gün azalıyor.
Yani bir süre sevgisiz ve ilgisiz kaldıklarında sevgi ve ilgi dileniyorlar karşısındaki adamdan. Ona kendine çeki düzen vermesi için zaman veriyorlar. O adamdan eski güzel sözleri iltifatı, ilgiyi birdaha göremediklerinde adamın sadece onu elde etmek için bu şekil davrandığı mantığını yürütüyorlar. Cepteki keklik misali. Kadınların güzel söze, iltifata, ilgiye her zaman ihtiyacı var. Güzel söz duymuyorsa, iltifat duymuyorsa, ilgi duymuyorsa, sevgi de bitince o adamın yanında dururlar mı sanıyorsun. Sevgiyi beslemeden büyütemezsin.
Sevgi emek ister diye diye insanların dilinde tüğ bitti. Sevgi emek istiyor evet. Sevdiğine sevgini söylemezsen, göstermezsen besleyemezsin. Tükenir..
Etrafa bakınca çok net görünmekte sevgisizliğin nelere yol açtığını. Çok uzağa bile değil, yakın çevreye bile baktığında birbirinden sevgisi bitmiş insanların birbirine davranışını görünce aynı hataları yapmamak için insan çaba etmeli. Örnekler çok, ilgisiz insanların birbirini kırarak bir arada kalıpta saygısızlaştıklarını gösteren bir sürü olaylar var.
Hadi eskiden çocuk için başını eğip oturuyordu kadınlar. Ama artık çocuk için de baş eğip oturmanın sonu gelmiyor biliyorlar artık. Evliliği yapamadı demesinler gururu da bir yere kadar götürüyor bu sevgisiz gemiyi. Ama gönlünün rahat edeceği bir liman yoksa artık o gönüller başka yerlere kayıyor. Gemiler de limanlardan uzaklaştıkça geri dönüşü olmuyor.
Çok klişe bir söz gibi gelebilir ama gerçekleri en iyi klişe sözler anlatıyor bazen.
Evet bir erkek de ilgi istiyor, ve baktı ki karşısında bulamıyor çabucak başka birine ilgi verip ilgi alabiliyor. Para yedirip ilgi satın alabiliyor hatta bazı erkekler. Çünkü kadınlar evet ilgiyi seviyor. Zaten konu da bu. İlgisiz bırakılan evde bir adet kadın var. Onun istediklerini çok buluyor ama dışarda yeni heyecanlar için yumuyor gözünü ve açıyor kesenin ağzını. Evliliğin bir son değil de bir başlangıç olduğu gerçek ortadayken, evlendikten sonra ilgiye son, güzel söze son verince sonun başlangıcına yol verdiğinin/açtığının farkında bile değiller.
Evde sırf bu nedenle sorunlar büyürken gözü dışarıya kayınca orada sakinlik huzur bulmaya çalışıyor. Hatta buluyor da yeni aşklarda veya başka ortamlarda. Evdeki kadını giyinse dışarı çıkmak istese yanında götürmek istemez, mutfağın suyu mu çıktı der, veya giydiğini tartışır ama hiç çekinmeden başkasıyla kendi kadınıyla yapmadığını yapar. Yeni heyecanlar ararlar. Tıpkı kendi kadını ilk tanıdığında olduğu adam olur.
İşin en garip tarafı, unutuyor, unutuyor ki bir gün o yeni yerdeki ilgiyi ve eğer öyleyse yedirdiği parayı kesince orada da aynı şekilde karşılıksız kalacağını.
Evdeki kadınına ilgi verse, beraber yiyip eğlenip gezse, başka yerde ilgi aramasına gerek kalmayacak. Beraber güzellikler paylaşarak onunla omuz omuza verip dünyaya karşı savaşmaya hazırdı çünkü evindeki kadını. Hazırdı diyorum, çünkü bir gün evdeki bekleyen de er veya geç pes edecek. Sırf beraber olabilmek için, onun gözünde var olmak için o adamla yola çıkmıştı evet kadın, ama yolu beraber gibi görünse de ayrı ayrı yürümeye başlayınca yollar sonunda ayrılıyor.
Sadece yemek yapıp, bulaşık yıkayıp çocuk doğurmaktan ibaret değil ki hayat. Bir sürü farklı güzellikleri var. Beraber vakit geçirmek, beraber müzik dinlemek, beraber yürümek, beraber yemek yiyip birlikte konuşmak ve birbirini dinlemek gibi. Birbirinin hatalarını, zayıf yanlarını yüzüne vurarak değil, birbirinin güçlü taraflarını yücelterek insanlar birbirine olan sevgiyi besler.
Sırf birinin hayatının merkezinde olabilmek için insanlar beraber yaşamaya başlıyor. O hayatların kenarında kalınca yeni merkezler aramaya zorlanıyorlar ve böylece her taraf hata yapmaya başlıyor.
Yıllarca aynı hataya binlerce insan düşmesine rağmen az mantık yürütüp o hatalardan sıyrılmak varken aynı hataları tekrarlayanlara şaşıyorum işte ben. Siz o hatalara düşmeyin diyesim geliyor yeni nesillere. Birbirinizin yanında kıymet gördüğünüz zamanları besleyin ki en kıymetli değer budur hayatta.
Her tarafın evet kendine de ayırdığı bir zaman dilimine ihtiyacı var. Ama kendine ayırdığın zaman dilimi birbirine ayırdığın zaman diliminden fazla olmaya başladığında dengeler bozuluyor.
Dengeler bozulduğunda vakitlice onarılması lazım. Yoksa artık yıkılan enkazın altında ölmüş sevgiyi canlı tutamazsın.
Nerkiz Şahin
Yorum Yazın
Facebook Yorum