Felaketler
İnsan o kadar çok felaketlerin eşiğinde yaşamaya alışmış ki, artık hiç bir olaya kılını kıpırdatmıyor sanıyordum son zamanlar. Korona da kuzu kuzu evlerimize çekilip hayatı televizyonlarımızda yaşamıştık. Soluk almak bile korkutuyordu insanları. Bulaşıcı hastalık geçecek diye nefessiz yaşansa yaşarlardı. Maskelerin ardına gizlenip hiç bir duygu yükselişin belirtisini izleyemez hale gelmiştik.
Tanıdıklarımızdan uzak kalıp, onları koruyoruz adı altında haliyle kendimizi de unutmuyorduk.
Bireyselleşmenin en kestirme yolu olmuştu korona. O pencereden bakınca artık insanlar birbirinin arasında uçurum açmış gibi geliyordu. Ölü sayıları her geçen gün arttıkça herkes daha da sessizce köşesine çekilmiş gibiydi. Yüz ifadeleri ise kayıp olunca her şeye tepkisiz duyarsız gibi görünmeye devam ediyordu. Misafirliğin bittiği, arkadaşlıkların ekrana taşındığını görmek acıydı. Neyse ki bir yıldır sanki normale dönmüş gibiydi hayatlar. Tam eskisi gibi olmasa da benzeri yaşanıyordu.
2023 yılına ise her şey daha da güzel olacak umuduyla girmiştik.
Ama bir felaket haberi hepimizi derinden sarsmayı başardı. İnsanların kenetlenmesini gördük. Gece gündüz uykusuzluğu gördük. Yardımlaşmada yarışı gördük adeta. Felaketlere sağduyulu olduğumuzu sergiledik bir koldan. Gerçi bir koldan diyeceğim ama orada yanlış var. Bir çok koldan sergiledik sağduyulu oluşumuzu. Tam insanlık ölmemiş diyordum ki bir çok insan türünün olduğu gerçeğiyle tekrar karşılaştık hep birlikte.
Herkesin aynı şeye hizmet etmediği ve birbirini suçladığı gerçekler yine tavan yapmadan edemedi. Hatta bu defa yaşanan felaketin çerçevesinde gerçekleşti bütün bunlar. Gece karanlık ve soğuktu. Üşümeye devam ediyorduk hep birlikte. Kimimiz yaşanan felaketten dolayı üzülürken kimimiz de aynı zamanda ortalığın kargaşasına bakıp üzülmede tavan yapıyorduk.
Ansız gelmişti ölüm, bir değil, iki değil binlerce can alıp gitmişti. Felaketlerin en büyüğü yaşanmıştı. Geriye acı kaldı, duyulmayan çığlık kaldı. Her bir yerden insanlar elinden geldiğince seferber oldu. Kimi doğru kimi de diğerine göre yanlış yaptı. Olayın ilk şokunu atlatınca ortalık daha da çok karıştı.
Suçlu aranır, suçlanır, saldıran saldırana, yine hodri meydan. Felaketin eşiğinde ancak felaket doğar belki de dedirtti neredeyse sonunda.
Kimi yardım yapar, kimi yaptım sanar, kimi de yapanları kınar. Herkes birbirine akıl hocası olmaya çalışır. Böyle değil şöyle olmalı, o değil bu olmalı. O'cu, bu'cu, şu'cu derken yine başladığımız noktaya geri döndük. Uzun sürmedi insanlık.
Hesap yapan yapana.
Matematik dersinde 1 yanlışı olan çocuğa aferin 9 doğru cevabın var demedikleri gibi burda da ne iyi yaptınız diyen olmadı birbirine. Aksine, her yer sanki yanlış yapıyorsunuz diye bağıranlarla doldu taştı.
Kimse bu insanlar niye bunu yapıyor diye de düşünmüyor. Bir felaket yaşanmış, elinden geldiğince yardıma koşuyor herkes demiyor. Halbuki cevabı da basitti. İnsanlar kendini gerekli görmek istiyor. Karşısındaki acı içinde kıvranırken, boş boş oturmak durmak ağrına gidiyor. Rahat evinde oturmak batıyor evet ve bir şeyler yapmadan duramıyor. İnsan çünkü, diğer canlının acısını hissettiği için bir şeyler yapmadan duramıyor. Karınca misali, ateşi söndürmez bilir, ama hiç olmazsa yönü bellidir.
Her yerde ve her zaman olduğu gibi fırsatçılar olacak, varlar. Ama onlar var diye iyi niyetli insanlar suçlanmalı mı? Saldırıya maruz kalmayı hak mı ediyorlar aynı düşünmedikleri için? Herkes kendi yüreğine baksa ve başkalarının yaptığına bu kadar takılmasa belki bu zorlu günleri biraz daha kolay atlatırız millet olarak.
Belki bu felaketi birlikte daha kolay atlatırız.
Siyasi güçlerin kendi aralarındaki oyunları ve savaşları zaten yetiyor, felaketi bile unutturmaya yeltenecek kadar savaştılar onlar zaten birbiriyle, bir de halk olarak birbirimize saldırmasak iyi olacaktı.
İnsanların yaptıklarını, yapmak istediklerini küçümsemeden, hor görmeden de yaklaşabilinir. Boş duramıyor, olayları düşündükçe uyuyamıyor olan bir çok kişi var. Parasal yardımlarını yapmalarına rağmen sırf boş duramadıklarından pasta, kek, börek yapıp ve satıp parasını bağış yapmak istiyorlarsa suç mu? Bir şeyler yapmak isteyenlere ağır suçlayıcı sözlerle engel olmaya çalışmanın yerine kendi doğru bildiklerini yapıp geri kalanları kendi haline bırakmak bu kadar mı zor diye insan düşünmeden edemiyor.
Neden kalp kırır insanlar? Değer mi? Hem de felaketlere duyarsız kalamadıklarını ıspatlamışken insanlar.
Bir etrafa baksalar. Gece karanlık ve soğuktu. Ansız geldi ölüm. Bir değil, iki değil binlerce aldı gitti...
Geriye sadece acı kaldı.
Nerkiz Şahin
Yorum Yazın
Facebook Yorum