Hayatı yaşamak dediğimiz şeyi çözmek için bir ömür harcıyoruz. Sonrada dönüp bakıyoruz ardımızda ve aslında pek de bir şey öğrenemediğimizi fark ediyoruz. Öyle kala kalmakta olmadığı için, ilerliyoruz. Hangi yöne bilemesekte hayat bizi bir şekilde yönlendiriyor.
İnsan küçükken zaman geçmiyor sanır. Bir an önce büyümek ister, hayata atılmak. Sonra nihayet o gün gelir ve hayatını mümkün mertebe kendi şekillendirmeye başlar. Mümkün mertebe, çünkü hiç bir zaman tam olarak bütün şeklini kendi veremez.
Annesinin dokunuşlarıyla vardır, babasının, kardeşlerinin. Evlenince eşinin, eşinin ailesinin, iş yerinde çalışanların. Sokakta bile hür değilsin aslında, kurallardan sonra bir sürü sokakları kullananlar var. Herkese ayak uydurmak gerekiyor. Ama yine de herşeyi kendimiz biliyoruz, biz yaptık gibi havalara giriyoruz bir saatten sonra. Güzel çağlar, güzel yaşlar aslında o yıllar. Yine de bir yandan çokça özgür oluyor insan. Etrafında senin kurallarına uyanlar oluyor. Sana imrenenler oluyor, taklit edenler oluyor.
Bir müddet sonra öyle alışıyor ki insan, hep böyle olacak sanıyor. Hep böyle kalacak. Ama hayatında kendine göre bir hesabı var. Hesap kasabı tutmaya biliyor. Gün geliyor o git gide büyüttüğün alanını tekrar küçültmek zorunda kalıyorsun.
Önce büyüdüğün evden ayrılıyorsun, sonra kendine bir ev, araba derken düzen kuruyorsun. Her çaba biraz daha genişlik getiriyor hayatına. Çocukların olursa sayısına göre oda derken şekilden şekile giriyor evin damın. Sonra onlar hayatından gidince önce israrla o boş odalardan vaz geçmiyorsun. Torunlar olurda gelir kalır diye hayaller kuruyorsun.
Bir kaç gün belki evet, bir yere kadar. Sonra onlarda kendi yoluna gidiyor. Görebilene aşk olsun. Epeyce bu şekil zaman geçince evden damdan vaz geçiyorsun. Hayat arkadaşın senden önce son yolculuğa çıkınca iyice yalnızlaşıyorsun. Senden öncekilerin iyice anlıyorsun, senden sonrakilere şekil vermeye çalışsanda boş.
Önce senin geçtiğin yollardan kendileri geçmeden anlamayacaklar biliyorsun. Yaşamadan öğrenilmiyor. İyice elden ayaktan düşünce artık senden doğan neslin merhametine kalıyorsun. Adı huzur evi olan yere mi bırakılırsın, veya kendin mi oraya gidersin, gitmek istersin, ya da sana bir tavan arası yer mi verirler bilmem artık. Ama bir şekilde sığarsın küçücük bir yere. Eşyaların bir bavulun içine sığar. Kendin bir unutulmuş köşeye. Hatta bilirsin, bundan sonraki yere giderken, bunlar bile fazla dersin. Dolu dolu hayatında bol bol boşluklar yer alır artık.
Sen de boş bir yere bırakılırsın orasını doldurup dolduramadığın meçhul.
Nerkiz Şahin
Yorum Yazın
Facebook Yorum