Yasaklar bir yere kadar
Geçenlerde bir yazı okudum, kızlarınızı erkek işlerinden uzak tutun diye yazıyordu. Yazısında kendi düşüncesine inananları bazı davranışlara davet ediyordu. Şunu yapın, şunu yapmayın. Bunu yaptırın, bunu yasaklayın. Kızlarınıza erkek işi yaptırmayın. Oğlunuzu mutfaktan uzak tutun ve benzeri şeyler. İyi ki beni uzak tutmamışlar diye düşündüm ilk okuduğumda. Başkalarına muhtaç olmak, o şekil büytülmek güzel bir şey değil. Benimle aynı şekilde büyüyen kız kardeşime baktığımda onun tam tersi benim kadar bu işlere elinin yatkın olmadığını görmek küçükken bize sunulanın çok da etkili olmadığını gösteriyor. Kendi içimizde ne varsa o vuruyor dışa ileri yıllarda. İlle de erkek işi denileni bir kız yapıyor diye erkekleşmiyor. Güçleniyor belki kızımız, o işlerde kendinden emin olabiliyor, ama birden erkeğe dönüşmüyor. O yazıda gençler sırf böyle yetiştirildiği için eşcinseliğe meğilli oluyor diye yazmıştı kişi.
Görüşler ve insan üzerinde bıraktığı etkiler. Her ortaya atılan fikrin görüşün insanlar üzerinde bir etki yarattığı kesin. Zaten insanlar etkilenmese ayak uydurmazlar evet, bir yere kadar öyle. Her görüşün karşıtı olanlar da çıkıyor tabii ki. Mesela ben, yazıyı okuyunca karşı gelmemek elde değildi. Gayet normal bir durum. Kadın olarak kadınlara zoraki tayin edilen bölge sırf zorla alınan haklarımıza darbe gibi gelmişti bana. Yazıyı bir iki defa daha okudum ve ardından kendimi tutamadım kendi görüşlerimi yazdım. İnsanlar kendi yaşadıklarından yola çıkıyor genelde. Çevresinde gördüğünden etkileniyor. Ama bir gerçek daha var ve bu eğitemediğin, bükemediğin, inandıramadığın bir sürü insanın olduğu. Zaten sırf bu yüzden değil mi savaşların olması? Birbirine inanmayanlar arkalarına kendilerine inananları alıp savaştırıyor. Farklı dinlerin olması mesela? Her yeni gelen dini ve kitapları yeni fikirleri kabul etmeyenler olduğu için yüzyıllardır savaşılıyor görüldüğü gibi. Birbirlerini inandıramadıkları için hala savaşıyorlar bu gün olmuş. Oturmuş düşünceleri yok etmenin ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Düşüncesine yakın olanları alıyor insanlar. Kendine yakın olanı ve güvendiğini alıyor, geri kalanını iç güdüsel bir korumayla kendinden uzaklaştırıyor. Kimisi bağırarak çağırarak baskın çıkmaya çalışıyor. Kimi zaman ülkeler kendi sınırları içinde sınır çiziyor kabul görülmeyene karşı. Örgüt içinde örgütler doğuyor sınırları belirleyen. Düşündüğüne veya bildiğine, inandığına aykırı, alışılmışın dışına düşen kabul görülmeyenleri sindirmek kolay değil. Aynı düşüncede olanları tarafına çekmek, diğerleri diye bildiğine karşı güçlenmek arzusu yükseliyor tabii bir yandan. Her alanda savaşmak için al buyur hazır malzeme. Siz, biz, onlar ile başlayan tartışmalar.
Ama ne kadar savaşırsan savaş kızları erkek işi diye bizleri alıştırdıkları ve erkekleri kadın işi diye alıştırdıklarından uzak tutarak eşcinsellik önlenemiyor. Konuyu kıyafetle iyice özleştirmişti. Sadece unuttuğu bir nokta vardı. Eskiden peygamberlerimizin zamanında erkekler de uzun elbise giyerlerdi. Saçları uzundu ve bir çoğunun başında sarık vardı. Kadınların giysileriyle çok da fark yoktu anlaşılan. Hatta günümüzde bile Arap ülkelerinin erkekleri o tarz giyinmekte ve hiç de kendilerini kadın hissettiklerini sanmıyorum. Eşcinsellik öyle yemek yapmayla, bebekle oynamakla veya etek giymekle olmuyor. Kız çocuklarının arabayla veya topla oynaması onların cinsiyetini değiştirmiyor. Öyle insanlar giydiğinde, oynadığı oyuncağından etkilenseydi İskoçyalı erkeklerin vay haline derdim. Kültürlerine işlemiş yahu kareli erkek etekleri, hiç de kadınsı durmuyor üzerlerinde. Gayet de şık hatta. Yöresel, bölgesel ve kültürel kiyafetler çok şekil değiştirdi bu güne kadar. Modacıların yüzyıllarca geliştirdiği kiyafet konusu bazı beyinlere son şekilleriyle kazınmış belli. Halbuki ilk insanlar ne bulsalar üzerlerine almışlardı. Sıcak tutması, koruması yetiyordu. Çok sonraları kumaşlar modaya alet edilmeye başladı Ama insanlar sadece bez parçalarından ibaret değiller. Kendileri düşünebilen hissedebilen yaratıklar. Ne yaparsan yap bir saatten sonra kendisi düşünenleri durduramazsın. Baskı altında tutarak yüze vurmasını kısmen veya bir süre engellersin ama yok edemezsin. O düşünceler, duygular içten içe devam eder.
Eşcinsellik istesek de istemesek de var. Geçmişte vardı, gelecekte de olacak. Yetiştirmeye, kıyafete ve benzeri şeylere bağlayarak sadece günümüzün sorunu gibi göstermek yanlış olur. Evet şimdi daha açık yaşıyor insanlar. Çoğalmış gibi görünebilir bu yüzden. Sadece bu zamana has zannedilebilir durum böyle olunca ama durum hiç de göründüğü gibi değil. Geçmişte gizli tutuluyordu, tabular vardı ve yokmuş gibi gösteriliyordu sadece. Günümüzde yine bir çok ailede sistem aynı. Baskı ne kadar çok ve kişinin gücü zayıfsa, görmek istenileni sunuyor etrafa ve aileye. Baskıya rağmen güçlü olanları kimse durduramıyor. Onlar ne pahasına olursa olsun gün yüzüne çıkıyorlar. Açık seçik eşcinseliğini gösteren ve yaşayanlar, bu durumdan rahatsız olanları çare üretmeye zorluyor, vaziyet onu gösteriyor, böyle giyinmesin kızın/oğlun, bu oyuncaklarla oynamasın gibi kısıtlamalar düşünerek engel olunacağını sanıyor. Veya böylece kontrolde tutabileceğini sanıyor. Halbuki sadece bir dönem engel olabilir veya saklanmasını sağlarsın. Geçmişteki eşcinseller bu devrin tek tip giyim dediğimiz yokken de vardı. Adına hastalık diyen var, sapkınlık diyen var, yok sayan var, görmezden gelen var. Ama yok saymakla, görmezden gelmekle, hastalık demekle kaybolan bir şey olmadığını günümüz göstermekte. Saklaya saklaya çoktan kaybolmuş olmalıydı. Yüz yıllarca gizli kalan yaşam bicimi artık kendini gizletmiyor. İletişim çağı olması belkide onları güçlendirdi? Kim bilir birbirlerinin varlığından haberdar oldukça saklanmıyorlar. Alışması bir çok insana kolay olmayacak orası zaten ortada. Yıllarca nasıl her alanda karşı görüşler olduysa bu konuda da karşı görüşler sonuna kadar savaşacak. Ama bu konu için savaşırken kadınları hedef alıp efendim mutfağa girsin kadın, erkek mutfağa adım atmasın gibi düşünceler tekrar tekrar ortaya atılırsa olan yine kadınlara olacak gibi korkarım. Eşcinseliği konu yapmak isteyip darbeyi kadına vurması hiç de hoş değildi yazının. Kurunun yanında yaş'ın yanması gibi bir şeydi.
Baskıcı yetiştirmek, zorlu din dersi, mecburi üniforma veya kıyafet kuralları, ilerde hiç biri engel olmuyor çocuğunuzun kendi seçimlerini yapmaya. Hatta bizim toplumuzda her şeyi saklamak gibi alışkanlık olmasa, ileri dediğimiz günün çok da ileride olmadığını hepimiz biliyoruz. Evler akşama kadar özgürlük savaşı veren çocuklarla dolu bunu çocuğu olan herkes biliyor. Çocuğun fikri tesadüf sizin fikrinizle örtüşüyorsa belki bunu yaşamazsınız. Ama çocuğunuzun fikri bağdaşmadığı zaman, dayakla, korkuyla, yasaklarla engel olmaya çalışılıyor. Sırf el alem ne der diye kendi korkuları yüzünden bunu yapan aileler var. Tekrar din konusuna dönecek olursak en dindar ailelerden ateist evlat çıktığını da çok gördük. Din değiştireni de oldu. Ailenin bilgisi var veya yok ayrı konu ama durum vaziyet belli. Toplum hacinin kızı, hocanın oğlu diye bilse de, çocuk haci veya hoca olmak istemiyorsa yıllar sonra biçilmiş kıyafeti atıyor üzerinde. Ailelerle ters düşüyor ve genelde çevreye suç bulunuyor hemen. Arkadaşları yoldan çıkardı oluyor.
Hiç yola gelmedi ki demeye insanların dili varmıyor. Başkalarını suçlamak ise her zaman daha kolay.
Çağımız evet biraz daha zor, gençlerin hayatı kolay gibi görünse de değil. Her şey o kadar yakın ellerinin altında gibi ama değil. Beklentiler her gün artışta. Gençlerin günümüzde verdiği savaşı biz belki de vermedik. Farklı zorluklardan geçtik biz, bazı şeyler gizlendiği için varlığını bile bilmiyorduk. Ben 22 yaşımda duydum böyle bir şeyin varlığını. Yasakların tabuları tam ortasında büyümüştüm. Yüzleştiğimiz zaman hayatla bizlerden gizli tutulanlarla yetişkinlere olan güvenimiz de sarsılmıştı yer yer. Yaşıtlarımızla konuştuğumuzda hep dile geliyordu çünkü. Bilseydik her şeyi, ve konuşulur olsaydı her konu veya kısmen de olsa, daha kolay mı olurdu büyümek bilmiyorum. Bizim çağ öyleydi yapacak bir şey yok bu saatten sonra. Ama bizim çağda bir dönüm noktası başladı. Şimdi ise yep yeni bir çağ var, onlarda kendi bildiği gibi, kendi doğrularına göre hareket etmek istiyorlar. Doğal hakları aslında. Her çağ kendi şansını aldı veya bıraktı. Sıra şimdiki nesilde. Bilgiyi her yoldan aldıkları gibi o bilgiyi istedikleri gibi değerlendirip kullanmak hakları olmalı. Bizim görevimiz onlara o bilgiyi sunmak. Ama düşünmek ve reddetmek veya onaylamak onlara kalmalı. Bu çağı sonuna kadar yaşayacak onlar. İyiyi kötüyü ayırt etmeleri için bilgiyi verelim. Ama zoraki davranış biçimleri geçmişten bugüne bir şey değiştirmediğine göre, hatta tam tersi oluyorsa demek ki bir şeyler yanlış yapılmış. Yanlışı gençlerde ve kıyafetlerinde aramamalı.
Kızıyla erkeğiyle ister yemek yaparak, ister ütü, ister boya badana. İsterse de tek tip denilen kıyafetler giyerek kendi çağlarında yollarını çizecekler.
Nerkiz Şahin
Kaleminize sağlık.
Yüksel Çilingir
17-03-2021 11:56